SAHİH-İ MÜSLİM

Bablar Konular Numaralar  

Li’AN BAHSİ

<< 1493 >>

NUMARALI HADİS-İ ŞERİF:

 

4 - (1493) حدثنا محمد بن عبدالله بن نمير. حدثنا أبي. ح وحدثنا أبو بكر بن أبي شيبة (واللفظ له). حدثنا عبدالله بن نمير. حدثنا عبدالملك بن أبي سليمان عن سعيد بن جبير. قال: سئلت عن المتلاعنين في إمرة مصعب. أيفرق بينهما ؟ قال: فما دريت ما أقول: فمضيت إلى منزل ابن عمر بمكة. فقلت للغلام: استأذن لي. قال: إنه قائل. فسمع صوتي. قال: ابن جبير ؟ قلت: نعم. قال: ادخل. فوالله ! ما جاء بك، هذه الساعة، إلا حاجة. فدخلت. فإذا هو مفترش برذعة. متوسد وسادة حشوها ليف. قلت: أبا عبدالرحمن ! المتلاعنان، أيفرق بينما ؟ قال: سبحان الله ! نعم. إن أول من سأل عن ذلك فلان بن فلان. قال:

 يا رسول الله ! أرأيت لو أن وجد أحدنا امرأته على فاحشة، كيف يصنع ؟ إن تكلم تكلم بأمر عظيم. وإن سكت سكت على مثل ذلك. قال: فسكت النبي صلى الله عليه وسلم فلم يجبه. فلما كان بعد ذلك أتاه فقال: إن الذي سألتك عنه قد ابتليت به. فأنزل الله عز وجل هؤلاء الآيات في سورة النور: {والذين يرمون أزواجهم} [24 /النور/6 - 9] فتلاهن عليه ووعظه وذكره. وأخبره أن عذاب الدنيا أهون من عذاب الأخرة. قال: لا، والذي بعثك بالحق ! ما كذبت عليها. ثم دعاها فوعظها وذكرها وأخبرها أن عذاب الدنيا أهون من عذاب الآخرة. قالت: لا. والذي بعثك بالحق ! إنه لكاذب. فبدأ بالرجل فشهد أربع شهادات بالله إنه لمن الصادقين. والخامسة أن لعنة الله عليه إن كان من الكاذبين. ثم ثنى بالمرأة فشهدت أربع شهادات بالله إنه لمن الكاذبين. والخامسة أن غضب الله عليها إن كان من الصادقين. ثم فرق بينهما.

 

[ش (في أمرة مصعب) أي في عهد أمارته. وهو مصعب بن الزبير. (قائل) أي نائم. من القيلولة، وهو النوم نصف النهار].

 

{4}

Bize Muhammed b. AbdiIIâh b. Numeyr rivayet etti. (Dediki): Bize babam rivayet etti. H.

Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe de rivayet etti. Lâfız onundur. (Dediki): Bize Abdullah b. Numeyr rivayet etti. (Dediki): Bize Abdülmdik b. Ebi Süleyman, Saîd b. Cübeyr'den rivayet etti. (Demişki):

 

Mus'ab'ın emirliği zamanında bana, liân yapanların araları ayrılır mı? diye soruldu. Ben ne diyeceğimi bilemedim. Bunun üzerine İbni Ömer'in Mekke'deki evine giderek hizmetçiye: Benim için izin iste! dedim. Hizmetçi:

 

  O kaylûle uykusundadir; cevabını verdi. Derken İbni Ömer sesimi işitti. Ve:

 

  İbni Cübeyr mi (geldi)? dedi. Ben:

 

  Evet, dedim.

 

  Gir! Vallahi seni bu saatte ancak bir hacet getirmiştir; dedi. Ben de (içeri) girdim. Bir de baktım kendisi altına bir hayvan keçesi sermiş; başının altına içi lîf dolu bir yastık koymuş (yatıyormuş)...

 

  Ebâ Abdirrahmân! Liân yapanların araları ayrılır mı? dedim. Şu cevabı verdi-:

 

  Sübhânallah! Evet! Bu meseleyi ilk soran fülân oğlu fülândir.(Dediki):

 

  Yâ Resûlâllah! Ne buyurursun, birimiz karısını kötülük yaparken bulsa ne yapmalıdır? Konuşmuş olsa pek büyük bir şey hakkında konuşacak; sussa yine böyle bir şey hakkında susacak!..

 

Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) sükut buyurdu; ona cevâp vermedi. Biraz arası geçince o adam tekrar gelerek :

 

  Yâ Resûlâllah! Sana sorduğum başıma geldi; dedi. Bunun üzerine (Azze ve Celle) Sûre-i Nûr'daki şu; Karılarına iftira atanlar... âyetlerini indirdi. Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bunları o zât'a okudu, kendisine va'zu nasihatte bulundu. Dünya azabının âhiret azabından ehven olduğunu ona haber verdi. Adam

 

  Hayır! Seni hak (din) ile gönderen Allah'a yemin olsun ki, karıma iftira etmedim; dedi. Sonra kadını çağırdı. Ona da va'zu nasihatte bulundu; ve dünyâ azabının âhiret azabından ehven olduğunu haber verdi. Kadın :

 

— Hayır! Seni hak (dîn) ile gönderen Allah'a yemîn ederim ki, bu adam hakîkaten yalancıdır; dedi. Bunun üzerine Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) (liâna) erkekten başladı. Ve adam kendisinin cidden doğru söyleyenlerden olduğuna dört defa Allah'a şehâdet etti. Beşinci şehâdet: Eğer yalancılardansa Allah'ın laneti kendi üzerine olması idi. Sonra Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bunları kadına tekrarlattı. O da: Adamın cidden yalancılardan olduğuna dört defa Allah'a şehâdet etti. Beşincisinde: Şayet kocası doğru sÖyleyenlerdense Allah'ın gazabı kendi üzerine olması idi, Müteakiben Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) onları birbirinden ayırdı.

 

 

(1493) وحدثنيه علي بن حجر السعدي. حدثنا عيسى بن يونس. حدثنا عبدالملك بن أبي سليمان. قال: سمعت سعيد بن جبير قال:

 سئلت عن المتلاعنين، زمن مصعب بن الزبير. فلم أدر ما أقول: فأتيت عبدالله بن عمر. فقلت: أرأيت المتلاعنين أيفرق بينهما ؟ ثم ذكر بمثل حديث ابن نمير.

 

{…}

Bana bu hadîsi Aliy b. Hucr es-Sa'dî de rivayet etti. (Dediki): Bize îsâ b. Yûnus rivayet etti. (Dediki): Bize Abdülmelik b. Süleyman rivayet etti. (Dediki): Ben Saîd b. Cübeyr'den dinledim. Şunları söyledi:

 

Mus'ab b. Zübeyr zamanında bana liân yapanların hükmü soruldu. Ben ne diyeceğimi bilemedim. Bunun üzerine Abdullah b. Ömer'e gelerek: Ne dersin, liân yapanların araları ayrılır mı? diye sordum...

 

Bundan sonra râvi, İbni Numeyr hadîsi gibi rivayette bulunmuştur.

 

 

5 - (1493) وحدثنا يحيى بن يحيى وأبو بكر بن أبي شيبة وزهير بن حرب. (واللفظ ليحيى) (قال يحيى: أخبرنا. وقال الآخران: حدثنا سفيان بن عيينة) عن عمرو، عن سعيد بن جبير، عن ابن عمر. قال:

 قال رسول الله صلى الله عليه وسلم للمتلاعنين "حسابكما على الله. أحدكما كاذب. لا سبيل لك عليها" قال: يا رسول الله ! مالي ؟ قال "لا مال لك. إن كنت صدقت عليها فهو بما استحللت من فرجها. وإن كنت كذبت عليها فذاك أبعد لك منها". قال زهير في روايته: حدثنا سفيان عن عمرو، سمع سعيد بن جبير يقول: سمعت ابن عمر يقول: قال رسول الله صلى الله عليه وسلم.

 

[ش (أحدكما كاذب) فيه رد على من قال من النحاة: إن لفظة أحد لا تستعمل إلا في النفي. وعلى من قال منهم: لا تستعمل إلا في الوصف، ولا  تقع موقع واحد. وقد وقعت في هذا الحديث، في غير نفي، ولا  وصف، ووقعت موقع واحد. وقد أجازه المبرد. ويؤيده قوله تعالى: فشهادة أحدهم].

 

{5}

Bize Yahya b. Yahya ile Ebû Bekr b. Ebî Şeybe ve Züheyr b. Harb rivayet ettiler. Lâfız Yahya'nındır. Yahya (Bize haber verdi) tâbirini kullandı. Ötekiler: (Bize Süfyân b. Uyeyne rivayet etti) dediler Süfyan, Amr'dan, o da Saîd b. Cübeyr'den, o da İbni Ömer'den naklen rivayet etmiş. İbni Ömer şunu söylemiş :

 

Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) liân yapanlara: «Hesabınız Allah'a kalmıştır. Biriniz yalancıdır. Senin liân yapmak için bir delilin yoktur.»  buyurdu. Erkek :

 

— Yâ Resûlâllah! Malım ne olacak? dedi.

 

«Sana mal yoktur. Eğer kadın aleyhinde doğru söyledi isen; mal, fercinin sana helâl olmasına tekabül eder. Yalan söyledi isen bu mal talebi senin için ondan daha uzaktır.» buyurdular.

 

Züheyr kendi rivayetinde şöyle dedi: «Bize Süfyân, Amr'dan naklen rivayet etti. Amr, Saîd b. Cübeyr'i şunu söylerken işitmiş: Ben İbnİ Ömer'i: Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) buyurdu; derken işittim.»

 

 

6 - (1493) وحدثني أبو الربيع الزهراني. حدثنا حماد عن أيوب، عن سعيد بن جبير، عن ابن عمر. قال:

 فرق رسول الله صلى الله عليه وسلم بين أخوي بني العجلان. وقال

"الله يعلم أن أحدكما كاذب. فهل منكما تائب ؟".

 

{6}

Bana Ebû'r-Rabî'ez-Zehrânî rivayet etti. (Dediki): Bize Hammâd, Eyyûb'dan, o da Saîd b. Cübeyr'den, o da İbni Ömer'den naklen rivayet etti, îbni Ömer şunu söylemiş:

 

Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Benî Aclân'dan iki kişinin arasını ayırdı; ve:

 

«Allah biliyor kî, ikinizden biri yalancıdır; tevbe edeniniz var mı?» buyurdular.

 

 

(1493) وحدثناه ابن أبي عمر. حدثنا سفيان عن أيوب. سمع سعيد بن جبير قال:

 سألت ابن عمر عن اللعان ؟ فذكر عن النبي صلى الله عليه وسلم بمثله.

 

{…}

Bize bu hadîsi İbni Ebî Ömer de rivayet etti. (Dediki): Bize Süfyân, Eyyûb'dan rivayet etti. Eyyûb Saîd b. Cübeyr'den dinlemiş. Saîd :

 

Ben İbni Ömer'e liân'ı sordum... diyerek Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'den naklen yukarıki hadîsin mislini söylemiş.

 

 

7 - (1493) وحدثنا أبو غسان المسمعي ومحمد بن المثنى وابن بشار (واللفظ للمسمعي وابن المثنى) قالوا: حدثنا معاذ (وهو ابن هشام) قال: حدني أبي عن قتادة. عن عزرة، عن سعيد بن جبير. قال:

 لم يفرق المصعب بين المتلاعنين. قال سعيد: فذكر ذلك لعبدالله بن عمر. فقال: فرق نبي الله صلى الله عليه وسلم بين أخوي بني العجلان.

 

{7}

Bize Ebû Gassân El-Mismaî ile Muhammed b. Müsennâ ve İbni Beşşâr rivayet ettiler. Lâfız Mismaî ile İbni Müsennâ'nındir. (Dedilerki): Bize Muâz yâni İbni Hîşâm rivayet etti. (Dediki): Bana babam, Katâde'den, o da Azra'dan, o da Saîd b. Cübeyr'den naklen rivayet etti. Saîd şunu söylemiş :

 

Mus'ab liâncıların aralarını ayırmadı. Bilâhare bu mesele Abdullah b. Ömer'e söylendi de:

 

— Nebiyyullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Benî Aclân'a mensûb karı kocanın arasını ayırdı; dedi.

 

 

İzah:

Bu hadisin bâzı rivayetlerini Buhari «Talâk» bahsinin birkaç yerinde; Ebû Dâvûd ile Nesâî dahî «Talâk» bahsinde muhtelif râvilerden tahric etmişlerdir.

 

İbni Ömer (Raâiyallahû anh)'ın birinci rivayetinde liân'ın hangi sözlerle yapıldığı bildirilmektedir. Ulemâ liân'ın aynen bu lâfızlarla yapılacağı hususunda müttefiktirler.

 

«Hesabınız Allah'a kalmıştır; biriniz yalancıdır.» cümlesi hakkında Kaadî iyâd şunları söylemiştir: «Zahirine bakılırsa Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bu sözü liân yapıldıktan sonra söylemiştir. Maksad: Yalan söyleyen tarafa tevbe lâzım geldiğini bildirmektir. Davûdî: Bunu Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) karı kocayı vaz geçirmek için liândan evvel söylemiştir; demiştir. Ama birinci kavil daha zahir ve sözün siyakına daha uygundur. Bu sözde: (ehad) lâfzı yalnız nefîde kullanılır diyen nahv ulemâsına ve keza: Bu kelimenin ancak tavsif için kullanıldığını, şahıs yerinde kullanılamayacağını söyleyenlere red cevâbı vardır. Filhakika bu hadîste (ehad) kelimesi nefî ve tavsif de değil, bir şahıs yerinde kullanılmıştır. Nahv imamlarından El-Müberred bunu tecviz etmiştir...»

 

Hadîste zikri geçen maldan murâd: Mehirdir. Liân yapan erkek karısına verdiği mehri ondan almak istemiş; fakat Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bunun mümkün olmadığını bildirmiş ve doğru söylediysen yâni kadın zina etti ise, senden aldığı mehir mukabilinde sen de onunla cinsî münâsebette bulundun ve hakkını aldın; yalan söylediysen ondan mehir istemeğe hiç de hakkın kalmaz; çünkü hem namusuna dil uzatmakla, hem de senden aldığı hakkını elinden almakla ona zulmetmiş olursun; demek istemiştir.

 

Beni Aclân'ın iki kardeşinden murâd: Benî Aclân kabilesine mensûb karı koca yâni Uveymir kıssasıdır. İbarede taglîb tarikiyle kız kardeşe kardeş denilmiştir. Araplar bir kişiyi ifâde etmek için kardeş tâbirini kullanırlar; «Benî Temîm'in kardeşi» derler; bundan «Benî Temîmli bir adam» mânâsını kasdederler.